Dünyada büyük markalar olduğu gibi adını belki hiç duymadığımız, kıyıda köşede kalmış küçük bir şirket de geleceğimizi şekillendirebilir. Belki büyük bir yapı değil ama tek bir liderin vizyonu, bizi geleceğe taşıyabilir. Geleceği şekillendirirken, sorgulayan ve düşünen bir organizasyon olmak için teknolojiden insan kaynağına kadar her alanda büyük resmi görebilmek ve onu entegre edebilmek çok kıymetlidir. Bu kıymetin organizasyona sürdürülebilir bir etki yaratması, büyük resmi görmenin önemini daha da artırır.

Hepimizin bildiği bir örnekle devam edelim: Bilinenin aksine yenilik yaratarak dünyaya damga vuran Apple, Steve Jobs’ın ölümüyle kendini kapatmadı. Burada sır neydi? Eğer ürün iyiyse, lider bu ürünü baltalayabilir miydi? Ürün kötü olduğunda, liderin karizması ürünü nereye kadar saklayabilirdi? Liderin başarısı mı ön plandaydı, yoksa organizasyonun tasarlanışı mı?

Steve Jobs’ın hastalığı döneminde dahi, Apple yeni ürün geliştirme sürecini durdurmadı. Garajda başlayan işlerin bir anda altüst olması beklenemezdi. Büyük liderler ve organizasyonlar, büyük resmin farkında oldukları için dönemeçleri ve keskin virajları başarıyla atlatırlar. Bu, tıpkı otomobil yarışlarında takımın pilot, kopilot ve diğer tüm ekip üyelerinin iş birliğiyle başarıya ulaşmasına benzer. Şirketinizi de olası durumlarda kontrol edebilmek ve büyük resmi tamamlama yolunda ilerleyebilmek için tüm takımı düşünerek hareket etmelisiniz. İzlemeyi ve takip etmeyi bırakmamak, her zaman ileriye değil, bazen geriye ve etrafa bakmak büyük resmin farkında olmanızı sağlar.

Dev bir puzzle gibi düşünün; elinize geçen her parçanın nereye ait olduğunu, nasıl bir şekle sahip olduğunu bilmeniz gerekir. Geleceğe yatırım yaparken, ister birey ister organizasyon olarak, öncelikler her zaman bütünün faydasına olmalıdır. Olası tehlikelerden korunmak ve sürdürülebilir başarıyı sağlamak adına bazen pasif kalmalı, bazen de en aktif üye olarak maksimum fayda sağlamalısınız.

1980’lere kadar sanayi devrimiyle gelişen alışkanlıklar, 2000’lerde daha sürdürülebilir teknolojilere dönüşmeye başladı. 2020 yılında yaşanan pandemi ise bizi birbirimizle olan bağımızı hatırlattı. Dini, dili, ırkı, maddi durumu, cinsiyeti ne olursa olsun, hatta insan olsun olmasın, tüm canlıların birbirine bağlı olduğunu fark ettik. Biz evlerimizde otururken, ağaçlar büyümeye, kuşlar üremeye devam etti. İki yılın sonunda, daha büyük bir organizasyonun parçası olduğumuzu anladık.

Miras, paradan daha önemlidir.
Gary Vaynerchuk
Girişimci

Bu dönemde, ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) kavramı hayatımıza girerken, DEI (Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık) ise çeşitliliğin ne kadar güçlü bir araç olduğunu gösterdi. Bir yandan dünyaya karşı sorumluluklarımızı yeniden hatırladık, diğer yandan da çeşitliliğimizin bizi nasıl güçlendirdiğini anladık.

Sonuç olarak, bir kurumun en büyük mirası, sadece bireysel başarılar değil, organizasyon içerisindeki büyük resimlere odaklanabilmektir. Bireysel çabadan örgütsel çabaya, bireysel refahtan kurumsal refaha kadar pek çok konuda sorumluluklarımızı yerine getirmek, sürdürülebilir bir miras bırakmanın anahtarıdır. Hangi terim girerse girsin, hangi teknoloji gelişirse gelişsin, en önemli görevimiz dünyaya ve bağ kurduğumuz her organizasyona karşı sorumluluklarımızı yerine getirmektir.